BATICILIKLA HEBA EDİLEN ÜÇ TARİHİ FIRSAT

 

 

MUSTAFA YÜREKLİ

Batıcılık, bu ülkeye çok büyük zarar vermiştir. Ülkenin sık sık darbelere maruz kalması, devlet ile millet arasındaki köprünün yıkılmış olması, devletler oyununun dışında ve dünya siyasetinden uzak tutulması, kalkınamaması hep Batıcı yönetimler nedeniyledir.

Batıcılık, bir imparatorluğu tarih sahnesinden kaldırmakla kalmadı, yerine kurulan devleti de güçsüz bıraktı; normal gelişmesine bile müsade edilmedi..

Türkiye, son bir asırda, üç büyük tarihi fırsatı kaçırdı.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI

Bu kaçan fırsatları değerlendirebilseydi bugün farklı bir ülke, farklı bir dünyada olurduk:

1.Birinci Dünya Savaşı: Sultan Abdülhamit, Şark meselesi adı verilen İngiltere’nin Fransa ve Rusya’yı yanına alıp Osmanlı topraklarını aralarında paylaşma politikasına, Almanya’yı devletler oyununa çekerek müdahale etmişti. Bağdat Demiryolu hattı, Hicaz Demiryolu Hattı’nın inşasını Almanlara vererek uluslararası denklemde Osmanlı lehine yeni bir denge oluşturdu. Almanlar ile İngiliz ittifakı arasında çıkacak savaşın dışında durarak Osmanlı bir fırsat yakalayabilirdi.

İttihat Terakki iktidarı, Sultan Abdülhamit’i 1909’da tahttan indirip beş yıl sonra 1914’te çıkan Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı’yı dahil ederek tarihi fırsatın harcanmasına neden oldu.

Tarihçiler hep savaşın sonucuna odaklanır; oysa savaşın nedenlerine yoğunlaşıp Osmanlı Devleti’nin savaş dışı kalma durumunu değerlendirseler, Sultan Abdülhamit’in uyguladığı politikanın büyüklüğünü fark edeceklerdir.

Osmanlı’nın Almanya’yı denkleme sokarak, İngiltere, Fransa ve Rusya’yla savaş pozisyonu oluşturması ve Avrupa’da Birinci Dünya Savaşını hazırlaması politikasını İttihat Terakki boşa çıkarmıştır.

Bir fırsat olabilecekken, Birinci Dünya Savaşı Osmanlı için büyük bir felaket haline gelmiştir.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI

2.İkinci Dünya Savaşı: Dünya güçleri, mutemet gördükleri Milli Şef İsmet İnönü’ye yarım asırlık politik hayatının (1922 – 1972) bedeli olarak üç büyük yanlış politika uygulatmıştır.

Birincisi, Lozan müzakerelerinde Osmanlı’nın kapatılıp Cumhuriyetin ilanını kabul etmesidir. İkincisi, İkinci Dünya Savaşı (1939 – 1950) koşullarını değerlendirmeden bomboş beklemesidir.  Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgal edilen Osmanlı topraklarının (Irak, Suriye, Mısır, Libya, Cezayir..) bağımsızlık mücadelelerini başlatıp madden ve manen destekleyerek İkinci Dünya Savaşı koşullarını çok iyi değerlendirebilirdi. Batı işgali altındaki sözkonusu devletler, 1950 – 60 arası süreçte, bağımsızlık mücadelelerini verip siyasi bağımsızlıklarını kazandılar. İnönü, Avrupa can derdindeyken kılını kıpırdatmadan bekleyerek Batı’nın itimadını boşa çıkarmadı.

Üçüncüsü de Milli Şef İsmet İnönü’nün 1950 sonrasında demokrasi görünümlü totaliterizmi kurmasıdır. İnönü, CHP’nin içinden DP’yi çıkartıp iki partili sistemi kurarken, gerçekte CHP’yi kolonlamıştı. Celal Bayar ve Adnan Menderes başta olmak üzere tüm ekibi, İttihat Terakki döneminden beri İnönü’yle politika yapan ve aynı zihniyeti taşıyan kadrolardı. Türkiyeyi 1960’a kadar yöneten kadro, Atatürk, İnönü ve Bayar Selanik’ten Yeşilköy’e gelip Sultan Abdülhamit’i tahttan indiren Hareket Ordusunun  içinde beraberdiler.

10 yıllık DP iktidarı, 27 yıllık CHP tek parti iktidarının yargıya taşınmasını, sorgulanmasını engellediği gibi, gerçek demokrasiye geçişin de yolunu kesti ve sonunda 27 Mayıs 1960 darbesiyle de 50 yıl sürecek darbeler döneminin hazırlayıcısı oldu.

SSCB’NİN ÇÖKÜŞÜ

3.SSCB’nin yıkılışı: İki kutuplu dünyada, sağ sol oyununun Türkiye’ye yansıması, iki Batıcı partinin koltuk kavgası ve 10 yılda bir askeri müdahalelere maruz kalmak şeklinde oldu. Türkiye 1961 – 2000 arası 40 yıllık dönemde Batıcılar tarafından yönetilemez bir ülke halinde tutuldu.. Hiç üretmeyen, her şeyini ithal eden, kaynaklarını Avrupa ülkelerine peşkeş çeken, sık sık darbelere maruz kalan Türkiye, güçsüz, Batının sömürgesi bir ülke durumuna düşürüldü..

1990’da SSCB çöktüğünde, Türkiye hiçbir hazırlık yapmadığından Orta Asya ve Kafkasya’daki Müslümanlar yalnız kaldılar, bağımsızlık mücadelesinde hiçbir destek alamadılar. Batıcılar, darbe dönemlerinde hazırlık yapılmasını önleyerek SSCB’nin çöküşüyle doğan fırsatı da heba etmiş oldu..

YENİ TARİHİ FIRSAT

Müslümanlar, tarih felsefelerini, tıpkı tabiat felsefesinde olduğu gibi tevhid ilkesiyle açıklar, “zaman, mekan ve insan aksiyonunu Allah yaratmaktadır” der.

Allah (c.c.) nasıl Asr-ı Saadet’te Persler ile Bizans’ı iki kez vuruşturup iki dünya gücünü de perişan ettiyse, bugün de İslam milletinin düşmanlarını birbirine düşürmektedir: Önümüzde “Amerika Çin Savaşı” var.

Darülislam’ın uzağında gerçekleşecek bu Amerika Çin Savaşı öncesinde ABD Büyük Ortadoğ Projesi ile Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Türkiye, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır, Cezayir vs ne kadar büyük İslam ülkesi varsa parçalayacaktı. 2001’den beri Haçlı Seferi adı verdikleri küresel seferberlikle 60 İslam devletini, 150 devlete, 250 devlet haline getirmeyi planlıyorlardı. Başaramadılar. Allah korudu. Türkiye’nin politikaları da Amerika ve AB’nin Darülislam’a dönük politikalarını boşa çıkardı..

Darülislam’ın uzağında gerçekleşecek bu Amerika Çin Savaşı’nın dışında kalmak ve savaş yıllarında İslam Birliğini gerçekleştirmek  yeterli olacaktır önümüzdeki süreçte. Kapitalist dünya çökerken İslam dünyası böyle inşa edilebilir. Bu tarih perspektifinden bakıldığında 21. yüzyılın başında dünyada olup bitenler farklı değerlendirilebilecektir.

Çağdaş Hilal Hac Savaşını anlatmaya devam edeceğim inşallah.